Alt üst olmuşum
ve ağrıyorum
Yazın yeşeren umudum dökülen yapraklar ile hiçliğe
karışırken soğuktan kanı çekilen elime bakıyorum
Solukluğu beni ürpertiyor
Bazı şeyler tadından kayıp verirken
ağza bile alınmaz hâle bürünüyorlar
Boğazımdaki kuruluğu yaşımla geçirmekle meşgulken
Bu sırada Beşiktaş estikçe ağırlığı gözümü açmama
engel oluyor
ve aklımda sadece sen varsın
Sessiz gündüzlere öğrendim yalvarmayı
Kızgın Güneş!
Bu sefer öyle bir doğ ki boğulayım şavkında
ve geceler şahidim olsun ki en sıcak dualarımı okuyacağım sana
Sorsalar inançsız olduğumu söylerdim
İnanmak için neyim vardı ki?
Bizlerin başımızı koyacağımız yastığı biraz daha
yumuşatmak için güvendiği zalim bir kandırmaca
değil mi ‘inanç’
Ölümün vakitsizce alıp toprağa karıştırdığı neferler dile gelse çığırmaz mıydı O’na, “Her şeyin
bir zamanı var demiştin!” diye
Başıma yıkılan duvarlardan tiksiniyorum artık
Her bir anı beni yiyip bitirirken
hoşça kalsın tüm haziranlar
ve son kez
Livaneli’nin dediği gibi,
“Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi”
benim için.