Hwanung’un Baekdu Dağı’nın zirvesinde yeni düzenini kurmasının üzerinden günler geçmişti.
Rüzgar, yağmur ve bulut ruhları, onun yeryüzüne getirdiği barışı ve düzeni korumak için gece
gündüz çalışıyordu. Ancak dağın eteklerinde yaşayan iki özel yaratık, bir kaplan ve bir ayı, huzurlarını bulamıyordu. Onların arzuları basitti: İnsana dönüşmek.
Kaplan ve ayı, Hwanung’un huzuruna çıkmaya karar verdiler. Ormanın derinliklerinden dağın
zirvesine kadar zorlu bir yolculuğa çıktılar. Hwanung’un tapınağının önüne ulaştıklarında, kutsal bir sessizlik içinde eğilip dileklerini sundular.
“Ey gökten inen büyük tanrı!” dediler birlikte. “Biz de insanlar gibi olmak istiyoruz. Yeryüzünde
insanlar gibi yürüyüp, onların hayatını yaşamak istiyoruz. Bu dileğimizi gerçekleştirmek için ne
yapmamız gerek?”
Hwanung, onları dikkatle dinledi. Kaplanın gözlerinde bir cesaret, ayının bakışlarında ise derin
bir sabır vardı. İkisine de bakarak gülümsedi ve şöyle dedi:
“İnsan olmak kolay değildir. Bu, sabır ve azim gerektirir. Size bir sınav vereceğim. Eğer bu sınavı
başarıyla tamamlarsanız, insana dönüşeceksiniz.”
Kaplan ve ayı büyük bir dikkatle Hwanung’u dinlediler. O, ellerine bir sepet içinde 20 diş sarımsak ve bir demet pelin otu verdi. Sonra mağaranın girişini işaret etti.
“Bu mağarada 100 gün boyunca kalacaksınız. Sadece bu yiyeceklerle beslenecek, güneş ışığını
görmeden bekleyeceksiniz. Bu sınavı başarırsanız, insan olacaksınız.”
Kaplan ve ayı mağaraya girdiler. İlk günler kolay geçti. İkisi de kararlılıkla sarımsak ve pelin
otunu tüketti, sabırla zamanın geçmesini bekledi. Ancak günler ilerledikçe kaplan huzursuzlanmaya başladı.
“Ben ormanların kralıyım!” diye kükredi bir gün. “Et yemeden nasıl dayanırım? Bu sınav bana
göre değil.”
Kaplan, 21. Günde sabrını yitirdi. Mağaradan dışarı fırlayıp karanlık ormana geri döndü. Ancak
ayı sabırla kaldı. Günler gecelere dönüştü, her geçen gün daha da zorlu hale geldi. Ama ayı, 100
günü tamamlamaya kararlıydı.
Sonunda 100. Gün geldiğinde, mağarayı aydınlatan bir ışık belirdi. Hwanung’un sesi mağaranın
içinde yankılandı.
“Ey sabırlı ayı! Azmin ve kararlılığın beni etkiledi. Artık insan olma vaktin geldi.”
Bir anda ayının vücudu parlak bir ışıkla kaplandı. Kürkü yavaşça döküldü, pençeleri insana
dönüştü. O artık güzel bir kadındı. Hwanung ona “Ungnyeo” adını verdi.
Ungnyeo, yeryüzünde insan olarak yaşamanın sevincini hissetti. Ancak içten içe bir yalnızlık
duyuyordu. Ailesi yoktu, konuşacak kimsesi yoktu. Bu yüzden Hwanung’a dua etmeye başladı: “Ey büyük tanrı! Bana bir eş ve bir aile ver.”
Hwanung, Ungnyeo’nun samimiyetini gördü. Dualarını kabul ederek ona yardım edecekti. Ancak bu hikayenin devamı, başka bir zamana bırakılacaktı…