“Anne!
Duvarlarımı boyayabilir miyiz?
Nefes alamıyorum.
Boğuluyorum her gece.”
Her gece terleyen alnı ile uyanan zayıf bedeni terk hissediyordu
Odasındaki yeşil renkli duvarlar hapsederken onu,
yaşlarını ziyan etti
Boğuk
Soğuk ve
kimsesiz odasında
güneşi görmekten muzdaripti
(Ne çok özlemişti ama!)
Terini sildiğinde tekrar tekrar çığırdı
nafile ki gürültülerin altında sesi ezildi
ve kokuşmuş yastığına sindi
En son ne zaman yıkanmıştı, kim bilir?
Bir gün uyandığında
kendisini kolları çatıya uzanan bir ağaç gibi hissetti,
arzularında boğulmak üzere olan bir çekirge gibi heyecanlandı
Alnı o gün pek terli değildi
Teni titrerken bir fırça kaptı,
tutku ile titreyen elleri bir darbe vurdu çürük duvarına
Beyaza!
Her fırça darbesinde canı daha fazlasını çekti
Daha çok!
Daha çok!
Son darbesinde akan terleri
beyaza eşlik etmişti,
alnındaki o ıslaklık ilk defa pis hissettirmedi
Her beyaz damla onu bağışlarken
biraz daha yaşadı
sırtını yaslarken taze boyanmış duvara
kendini buldu