‘Biliyor musun, çok uzun süredir mutluluktan ağlamadım. Oysaki
dünyadaki en güzel hislerden biri mutluluktan ağlamak.
Sanki, akan her gözyaşımla birlikte dertlerim bir bir vücudumdan süzülüyormuş
gibi hissediyorum.
Benim hayatım belki dışarıdan bakınca süslü, büyük ya da efsanevi bir hikâye
gibi gelmeyebilir. Ama bir gülüşüm, gecenin
yarısı sessizce düşündüğüm bir
cümle,
kız kardeşime attığım içten bir mesaj, bir
sabah kimse bilmeden toparladığım
kalbim…
Bunlar sadece benim,
ve o yüzden özel.
O yüzden belki de benim hayatım kıskanılacak değil —
ama ben öyleyim. Ben sanki evrensel bir şiir
gibiyim.
Ve bu dünyada bundan daha kıymetli ne
olabilir ki?’
Defterlerimin birinden düşen bu buruşuk
kâğıdı ne zaman ya da nerede
yazdığımı bilmiyordum, hatırlamıyordum da
ayrıca. Ama yazan kişinin ben
olduğunu, her kelimenin ağırlığında anlayabiliyordum.
Bu sıcak haziran sabahında, eski eşyalarımı
karıştırırken karşıma çıkan bu
satırlar, bana kendime yabancılaşma hissinin nasıl bir şey olduğunu ince bir sızıyla
hatırlattı ve olduğum yere mıhladı bir süre.
İçimde garip bir sıcaklık vardı; ancak
bu ne sevinçti ne de hüzün. Yalnızca, ‘Evet…
evet, işte hâlâ burada,’ diyebileceğim
bir tanıdıklık… Hatta o kadar tanıdıktı ki bu
his, bir an içmeye devam ettiğim sıcak
kahvemden mi geliyor diye kendimi sorguladım. Ancak kupaya dokunduğumda,
saatler önce yaptığım kahvenin buz gibi olduğunu fark ettim — yani hayır, bu
sebepten olamazdı bu garip şey Pencereden, henüz aydınlanmış; mavi ve gri arasında bocalayan
gökyüzünün ışığı damla damla evime süzülüyordu. Kahvem soğuktu, ellerim ona
tezatla sıcacık. Ve kalbim… Kalbim ise, yeni ve uzun bir uykudan uyanmış bebek
gibiydi.
Bütün vücudumu esnetirken dudaklarımı kıpırdattım sessizce.
‘Ben sanki evrensel bir şiir gibiyim.’
Yazdığım bu cümlenin güzelliği ve aynı zamanda ağırlığı altında ezildim. Sonra,
kendimi tebrik edercesine aynaya karşı gülümsedim. O cümleleri bulan bendim,
yazan da bendim. Ve kendine sarılan kişi de yine, sonsuza kadar ben olacaktım.
Ve evet – gözlerim doldu.
Kendime karşı hissettiğim minnet duygusu, tüm benliğimi kapladı; hâlâ doğmakta
olan güneş, odayı ve kalbimi altın rengine boyarken.
Sessizce ve mutluluktan ağladım.